Son yıllarda Çin ekonomisi, büyüme rakamları ve uluslararası ticaret dinamikleriyle geçmişine göre gözle görülür bir değişim yaşamaktadır. Ekonomik büyümesindeki yavaşlama, bazı uzmanlar tarafından bir 'uçurum' gibi tanımlanıyor. Peki, Çin gerçekten bir ekonomik krizin eşiğinde mi? Bu sorunun yanıtını bulmak için, Çin ekonomisinin temel dinamiklerini ve karşılaştığı zorlukları incelemek gerekiyor.
Çin, son on yıllarda dünyanın ikinci büyük ekonomisi haline geldi. 1978’den itibaren uyguladığı ekonomik reformlarla yüksek büyüme oranları elde eden Çin, daha önce hiç olmadığı kadar dış yatırım çekti ve dünya pazarlarında önemli bir aktör haline geldi. Ancak son yıllarda, büyüme hızı düşmeye başladı; 2023 yılında büyüme oranı %4,5 seviyelerinde kalırken, bu oran pandemi sonrası toparlanma sürecindeki beklentilerin çok altında. Birçok analist, düşük büyümenin yanı sıra iç talep, stok yönetimi ve küresel ticaret mücadelesinin, ekonomideki bu yavaşlamanın arkasındaki sebepler arasında olduğunu belirtiyor.
Çin’in iç talebindeki zayıflık, ekonominin büyümesini engelleyerek ülkenin ekonomik istikrarına tehdit oluşturuyor. Çok sayıda kişi, düşük hanehalkı gelirleri ve artan yaşam maliyetlerinin, tüketici harcamalarını etkilediğini düşünüyor. Aynı zamanda, konut sektöründeki borç krizinin etkileri de yavaş yavaş hissedilmeye başlıyor. Özellikle büyük inşaat şirketlerinin borçlarını geri ödeyememesi, daha geniş ekonomik sistem üzerinde domino etkisi yaratma riskini taşıyor.
Çin hükümeti, bu sorunlarla başa çıkmak için çeşitli stratejiler geliştirmeye çalışsa da, uygulanan önlemler, piyasalarda güven yaratmada yetersiz kalıyor. Finansal istikrarı sağlamak ve büyümeyi yeniden canlandırmak için, Çin’in daha fazla reform yapması gerektiği yönündeki çağrılar artıyor. Ancak, bu reformların yangını söndürmeye yetip yetmeyeceği büyük bir soru işareti.
Ekonomik belirsizlikler karşısında, dünya genelindeki yatırımcılar da dikkat kesilmiş durumda. Özellikle ABD ve Avrupa’da yaşanan ekonomik dalgalanmalar, Çin ile ticaret ilişkilerini daha da karmaşık bir hale getiriyor. Ticaret savaşları, teknoloji alanındaki rekabet ve stratejik yatırımlar, küresel ekonomik dengeleri tehdit ediyor.
Özetlemek gerekirse, Çin ekonomisi köklü değişim süreçleri ile yüz yüze ve bu süreçlerin yarattığı belirsizlik, sadece ülke içinde değil, küresel ölçekte de ciddi etkiler yaratmaktadır. Uçurumdan yuvarlanma riskinin ne kadar gerçekçi olduğu, önümüzdeki dönemde atılacak adımlara bağlı olarak şekillenecektir. Çin’in ekonomik geleceği, dünya ekonomisinin gidişatını da büyük ölçüde etkilemeye devam edecek.”