Son günlerde, eski ABD Başkanı Donald Trump'ın politikalarının global ekonomide yarattığı dalgalanmalar, yatırımcılar ve ekonomistlerin dikkatini çekiyor. Trump'ın geçmişteki yönetim biçimi ve ekonomi üzerindeki etkin etkileri, günümüz Türkiye'si gibi birçok ülkenin ekonomik dengelerini tehdit etmeye devam ediyor. Resesyon riski, uluslararası ölçekte artarken, ABD ekonomisine dair endişeler de büyüyor. Bu gelişmeler, birçok analistin öngörülerini sarsarken, piyasalarda da belirsizlikleri artırıyor.
Donald Trump, 2016'da göreve geldiğinde, özellikle vergi indirimleri ve ticaret politikaları ile ekonomiyi canlandırma sözü vermişti. Ancak bu politikaların uzun vadeli etkileri, COVID-19 pandemisi ve artan enflasyonla birleştiğinde, artık sorgulanır hale geldi. Trump'ın, kendi döneminde uyguladığı tarife artışları ve korumacı politikalar, küresel ticareti etkiledi ve birçok ülke üzerinde ekonomik baskılar yarattı. Bugün ABD sonrası dünya ekonomisi, yeniden Trump etkisi altına girdi. Çünkü gelecekte yeniden başkanlık için yarışması beklenen Trump, destekçileriyle birlikte büyük bir ekonomik reform başlatmayı planlıyor.
2023 yılında dünya genelinde yaşanan enerji krizi, artan enflasyon ve tedarik zinciri sorunları gibi etkenler, yatırımcıların resesyon endişelerini artırdı. Özellikle ABD Merkez Bankası'nın (Fed) faiz artırımları, birçok ekonomide resesyon riskinin yükselmesine yol açıyor. Ekonomistler, mevcut şartlar altında, Trump'ın politikalarının yeniden gündeme gelmesinin, Amerika Birleşik Devletleri'nde ve global pazarlarda çok farklı sonuçlara yol açabileceğini belirtiyor.
Yükselen fiyatlar, işsizlik oranlarının artması, ve tüketici güveninin düşmesi, resesyonun başlıca belirtileri arasında yer alıyor. Ekonomistler, bu olumsuz koşulların varlığında, en az %25 oranında bir resesyon riski olduğunu öngörüyor. Ülke ekonomilerinin birbirine bağımlı olduğu günümüzde, bir ülke yaşadığı ekonomik problemlerle bir domino etkisi yaratacak şekilde diğer ülkeleri de etkileyebilir. Dolayısıyla, Trump'ın yeniden siyasete atılmasıyla birlikte, ekonomik belirsizliklerin artması kaçınılmaz bir durum haline geliyor.
Piyasalardaki dalgalanmalar, özellikle finansal sektörde derin izler bırakırken, birçok yatırımcı, Trump'ın yeniden iktidara gelmesi durumunda neler olacağını merak etmeye başladı. Kılıçdaroğlu gibi isimler, bu durumla ilgili çeşitli yorumlarda bulunarak, ülkemizde de benzer ekonomik çıktılar olacağını dile getiriyor. Tüketici ve yatırımcı psikolojisi, bu tür belirsizliklerle daha da olumsuz etkilenebilir. Dolayısıyla, Trump'ın olası iktidar dönüşü, sadece ABD için değil, dünya genelinde ekonomik dengeler için büyük önem taşıyor.
Sonuç olarak, Trump ile birlikte yükselen bugün tüm dünya için bir tehdit oluşturuyor. Ekonomik karmaşıklık, politik belirsizliklerle birleşince, yatırımcıların ve ülkelerin geleceğe yönelik planlarını da daha temkinli hale getiriyor. Resesyon riski, bu belirsizliklerin en somut göstergesi olarak karşımıza çıkıyor. Yatırımcılar ve ekonomi yönetimleri, önlerindeki zorlukları aşabilmek için daha dikkatli stratejiler geliştirmek durumunda kalacaklar.
Bu bağlamda, önümüzdeki dönemde Trump'ın siyasi manevralarına bağlı olarak, resesyon riski ve ekonomik belirsizliklerin ne yönde gelişeceği büyük bir merakla izlenecek. Ülkeler, kendi iç politika ve ekonomik dinamiklerini yeniden gözden geçirmek zorunda kalabilirler. Dolayısıyla Trump döneminin yarattığı ekonomik etkilerin, global ölçekte yeni bir tartışma başlatması bekleniyor.