Şırnak’ın küçük bir köyünde bir araya gelen Ali ve Fatma, sıradan bir çiftlik hayatının ötesine geçmeyi başardılar. Sırtlarında sadece sırt çantaları ve hayalleriyle yola koyulan bu çift, 16 yıl boyunca 6 kıtada 40 ülke gezerek unutulmaz anılar biriktirdi. Bu benzersiz yolculuk, sadece seyahat tutkusunun değil, aynı zamanda ineklerden gelen bir ilhamın da ürünüydü. Peki, Ali ve Fatma’nın bu macerası nasıl başladı? Hedefleri neydi ve hangi zorluklarla karşılaştılar? İşte tüm detaylar...
Ali ve Fatma, yaşamlarını ineklerin bakımına ve tarıma adamak yerine, hayallerini gerçekleştirmeye karar verdiler. İneklerin sağladığı gelirle gezilere çıkma fikri, zamanla bir tutkuya dönüştü ve 16 yıl sonunda 40 ülke ve 6 kıta gezerek düzensiz bir yaşam biçimi benimsediler. Bu yolculukları boyunca farklı kültürler tanıdılar, çeşitli gelenekler hakkında bilgi edindiler ve birçok insanla dostluklar kurdular.
Çiftin ilk durağı, Batı Avrupa’nın gözde şehirlerinden biri olan Paris oldu. Buradaki gezileri, dünya mutfağını tanımaları için mükemmel bir başlangıç oldu. Özellikle Fransız peynirlerinin tadına bakmak ve ünlü kafelerinde vakit geçirmek onları oldukça etkiledi. Paris'teki gözlemleri sonrasında, “Hayatın tadını çıkarmak için önce öğrenmeliyiz” felsefesini benimsediler.
Ali ve Fatma, daha sonra Asya’nın çeşitli ülkelerine yöneldiler. Özellikle Tayland, Hindistan ve Japonya, seyahatlerine damga vuran yerler arasında yer aldı. Tayland’ın plajları ve zengin kültürü, Hindistan’ın çeşitliliği ve Japonya'nın eşsiz gelenekleri, onlara yeni perspektifler kazandırdı. Her ülkenin kendine özgü bir hikayesi olduğunu ve bu hikayelerin içerisinde kaybolmanın müthiş bir deneyim olduğunu ifade ettiler.
Ali ve Fatma’nın yolculuğunu mümkün kılan en önemli unsurlardan biri de, çiftliklerindeki ineklerdi. Birçok insan, ineklerin sadece süt sağlayan hayvanlar olduğunu düşünse de çift, bu canlıların hayallerini gerçekleştirmek için birer temel taş olduklarını vurguluyor. İneklerin sağladığı gelir ile seyahat maliyetlerini karşılayan çift, bu sevimli varlıkların bir anlamda yaşamlarını özgürce sürdürmelerine yardımcı olduğunu belirtiyorlar.
İneklerinden ilham alarak, farklı ülkelerde tarım yöntemlerini gözlemlediler ve öğrendikleri bilgileri kendi çiftliklerinde uygulamaya geçirdiler. Bu deneyim, onları sadece gezgin değil, aynı zamanda sürdürülebilir tarım alanında bilgi sahibi bireyler de haline getirdi. Ali, “İnekler, bize sadece geçim kaynağı sağlamakla kalmadı, aynı zamanda dünyayı daha iyi anlamamıza da yardımcı oldu” diyor.
Çiftin hayatındaki bu yolculuğun verdiği en büyük ders ise, insanın hayatta ne kadar çok şey öğrenebileceği! Gidilen her ülke, yeni bir bakış açısı ve anlayış getiriyor. Seyahat deneyimlerini bloglarında paylaşan Fatma, “Dünya büyük ve renkli bir yer. Her insanın ve kültürün bize sunacak çok şeyi var. Hayatım boyunca bu deneyimi başkalarıyla paylaşmak istedim” dedi.
16 yıllık gezilerinin ardından, Ali ve Fatma artık yeni bir aşamaya geçiyorlar. Edindikleri tecrübeleri ve biriktirdikleri anıları bir kitapta toplamak istiyorlar. Gezi sırasında karşılaştıkları insan hikayeleri ve anekdotlar, bu kitabın içeriğini oluşturacak. “Küçük bir köyde başlayan yolculuk, belki de dünyanın dört bir yanındaki insanlarla birleşecek” şeklinde umudunu dile getirdi Fatma.
Ali ve Fatma’nın hikayesi, hayallerin peşinden koşmanın ve ilham almanın güzel bir örneği. Sadece kendi tarihlerini değil, aynı zamanda gezdikleri ülkelerin kültürlerini de zenginleştirdiler. Şırnak’ın küçük bir köyünden çıkan bu çift, herkesin hayal edebileceği bir yolculuk serüveninin simgesi oldu.
Bu ilham verici hikaye, seyahat tutkunları, çiftlik sahipleri ve hayatı farklı bir gözle görmek isteyen herkes için büyük bir motivasyon kaynağı. Ali ve Fatma, “Seyahat etmeyi bir yaşam tarzı haline getirin. Dünyanın renklerini keşfedin ve ineklerinizden aldığınız ilhamı asla unutmayın” şeklinde mesajlarını tüm gençlere iletti.