Z kuşağı, dijital çağın içinde büyüyen ve teknolojiyle iç içe yaşayan bir nesil olarak, sosyal normları ve değerleri sorgulama eğilimindedir. Bu bağlamda, yaşlılık kavramına bakış açıları da oldukça ilginç bir hal almaktadır. Yapılan son araştırmalara göre, Z kuşağı gençleri, kendileri ile kıyasladıklarında 'ihtiyar' olarak adlandırdıkları yaş grubunu 30-35 yaş aralığı olarak belirlemişlerdir. Bu durum, toplumsal normların nasıl değiştiğine ve nesiller arası algı farklılıklarına ışık tutuyor.
Gençler, sosyal medya ve teknoloji ile büyüdüklerinden, yaşamlarının her alanında hız ve yeniliği arıyor. Geleneksel anlamda "yaşlı" olarak kabul edilen bireylerin yaş ortalaması ise bugün, Z kuşağı tarafından göz ardı ediliyor. Onların gözünde 30’lu yaşlar, birinin hayata tamamen farklı bir perspektiften bakmaya başladığı bir yaş dilimi. Yani 30 yaşına girmek, pek çok Z kuşağı mensubu için 'hayatın yavaşladığı noktaya' ulaştıkları anlamına geliyor. Bu araştırmanın, Z kuşağının çevresel değişimler ve toplumsal roller ile ne denli etkileşim içinde olduğunu gösterdiği söylenebilir.
Araştırma, Türkiye'deki Z kuşağı üzerinde yoğunlaşmış ve bu konudaki görüşlerini merak eden pek çok gençle derinlemesine görüşmeler yapılmıştır. Gençler, iş hayatına atıldıklarında ya da eğitim hayatlarında basit bir hayat standardına ulaşmayı başardıklarında, kendilerini "büyük" hissetmeye başlıyorlar. Okul dönemleri boyunca sürekli rekabet içerisinde bulunan Z kuşağının, daha erken yaşlarda olgunlaşması da bu tanımın altında yatan başka bir nedeni. Kendileriyle çok daha olgun bireyler arasında fark yaratabilen bu yeni nesil, toplumsal algıları yeniden şekillendirmekte.
Toplumsal yaş gruplarının değişmesi, yaşlılık kıstaslarına da büyük etkide bulunuyor. Daha önceleri 'yaşlı' olarak tabir edilen bireyler, günümüz dünyasında aktif hayatlarına devam etmekte ve gençlerle aynı platformlarda yer almaktadır. Spor aktiviteleri, seyahatler ve sosyal etkinlikler açısından kendilerine olan bakış açıları oldukça pozitif. Bu durum, Z kuşağının yaşlılık tanımını doğrudan etkileyerek, onların da yaşlanma kavramını yeniden düşünmelerine neden oluyor. Araştırmaya katılan gençlerin birçoğu, kendilerinin de ilerleyen yaşlarda sosyal hayattaki yerlerinin farklı olacağını ve daha aktif bir yaşam süreceklerini düşünmekte.
Bunların yanı sıra, Z kuşağının dünya genelinde maruz kaldığı olaylar da yaş algısını etkileyen bir diğer faktör olarak öne çıkıyor. Pandemi süreci, sürekli değişen dünya düzeni ve iklim krizi gibi konular, gençlerin yaşam standartlarını sorgulamalarına ve sürekli bir yarışın içinde olmalarına yol açıyor. Bu da onların daha genç yaşlarda, daha fazla sorumluluk almak zorunda kalmasına neden oluyor. Böylece, daha erkenden olgunlaşan bir nesil, 'ihtiyar' kavramını da kendi çıkarları doğrultusunda belirliyor.
Z kuşağının bu yeni 'ihtiyar' tanımı, toplumsal normların nasıl değiştiğini ve gençlerin yaşlılık algısıyla nasıl bir mücadele içinde olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor. Belki de Z kuşağı, gelecekte birbirinin yaşına bakılmaksızın sosyal yaşamda eşit paydaşlar olarak daha fazla yer alacak. Sonuç olarak, Z kuşağının kendine özgü yaş anlayışı, toplumsal normların değişim sürecinin temel bir parçası olarak değerlendirilebilir.
Gelecek yıllarda, Z kuşağının kendi anlayışlarını nasıl şekillendireceği ve bu anlayışın toplumda ne gibi değişikliklere yol açacağı merak konusu. Ancak mevcut araştırmalar, Z kuşağının kendine özgü bir dinamik yarattığına ve yaş algısındaki bu farklılığın toplumsal değişimle bütünleştiğine işaret ediyor. Bu durumda, toplumsal normların alışıldık kurallarının haricinde yeni bir bakış açısıyla değerlendirilmesi gerektiği sonucuna varabiliriz. Z kuşağının "ihtiyar" olarak gördüğü yaş grubu, bir dönemin kapanışı ve yeni bir çağın başlangıcını temsil ederek, toplumun gelecekteki yapısına yön verecek. Z kuşağının bu algısı, yalnızca kendi nesilleriyle değil, tüm yaş gruplarıyla olan ilişkilerini de derinleştirebilir.